Öğretmenler kaygılı ve bunalmış durumdalar. Şu an her zamankinden daha fazla sosyal duygusal öğrenmeye ihtiyaç var.

Christina Cipriano & Marc Brackett-Teachers Are Anxious and Overwhelmed. They Need SEL Now More Than Ever, 2020

https://www.edsurge.com/news/2020-04-07-teachers-are-anxious-and-overwhelmed-they-need-sel-now-more-than-ever

  • Bu yazı Selen Urgancıoğlu, Klinik Psk. ve Büşra Yılmaz, Uzman Psk. YDY Klinik. MYY/Güzel Günler Polikliniği tarafından çevrilmiştir. 

Öğretmenler kaygılı ve bunalmış durumdalar. Şu an her zamankinden daha fazla sosyal duygusal öğrenmeye ihtiyaç var.

Mart ayının sonunda, Yale Duygusal Zeka ekibi ve CASEL olarak bilinen Sosyal Duygusal ve Akademik Öğrenme İşbirliği alanındaki meslektaşlarımız COVID-19 krizi sırasında öğretmenlerin duygusal yaşamlarını görmek için bir anket başlattı.

Ankete 5.000’den fazla ABD öğretmeni katıldı. Öğretmenlerden her gün hissettikleri en sık üç duyguyu kendi ifadeleriyle açıklamaları istendi.

Tüm öğretmenler arasında en çok belirtilen beş duygu: kaygılı, korkulu, endişeli, bunalmış ve üzüntü oldu. Kaygı, açık ara fark ile en sık belirtilen duygu oldu.

Eğitimcilerin bu duyguları belirtme sebepleri iki neden ile açıklanabilir. Birincisi çoğunlukla kişiseldir, buna kendilerinin veya çevrelerindeki birinin COVID-19’a yakalanacağı korkusu neden olabilir. İkincisi, aynı anda hem evden tam zamanlı olarak çalışırken ve öğretim için yeni teknolojilere adapte olurken, hem de kendilerinin ve ailelerinin ihtiyaçlarını yönetme çabasının yarattığı stresle ilişkilidir.

Eğitimcilerimizin karşılaştığı beklenmedik yeni talepler göz önüne alındığında, öğretmenlerin şu an nasıl hissettiklerinin salgından önce yaşadıkları duygulardan tamamen farklı olduğunu varsayabiliriz. Ama bu gerçekten öyle midir?

2017 yılında merkezimiz öğretmenlerin duyguları üzerine benzer bir anket gerçekleştirdi. 5.000’den fazla ulusal eğitimci, nasıl hissettiklerine dair aynı soruları yanıtladı.

O zamanlar ilk beş duygu sinirli, bunalmış, stresli, yorgun ve mutluydu. Hayal kırıklıklarının ve stresin birincil kaynağı, tüm öğrencilerinin öğrenme ihtiyaçlarının karşılanmaması, sürekli değişen müfredat, iş ve yaşam dengesindeki zorluklarla ilgili olarak yönetim tarafından desteklenmediklerini hissetmeleriydi.

Araştırma bulgularımız, giderek artan bir araştırma ile öğretmenlerin stresi ve tükenmişliği üzerinde tekrarlanmaktadır.

Bir çalışmada, öğretmenlerin %85’i iş-yaşam dengesizliğinin öğretme becerilerini etkilediğini bildirmiştir. Diğer araştırmalar, öğretmenlerin en az yüzde %30’unun öğretimlerinin ilk beş yılında mesleklerinden ayrıldığını göstermiştir. Araştırmamız gibi, bu çalışmalar da öğretmenlerin stresinin ve tükenmişliğinin genel nedenlerinin güçlü liderlik eksikliği ve olumsuz okul ikliminin yanı sıra, artan iş taleplerinden, zorlu öğrenci davranışlarından, özerklik ve karar verme gücü eksikliğinden, eğitimcilerin ve öğrencilerin duygusal ihtiyaçlarını desteklemek için sosyal ve duygusal öğrenmede sınırlı eğitimden kaynaklandığını bulmuştur.

Bu nedenle, salgından önce Amerika’daki öğretmenlerin çoktan psikolojisi yıpranmıştı. Eğer buna uzaktan eğitim uzmanı olmak için gereken yeni beklentileri (tüm öğrenciler için kesintisiz öğrenmeyi destelemek veya ailelerin süregelen taleplerine karşı ilgi göstermek) eklerseniz, yakın zamanda bildirdikleri duyguların %95’inin kaygıdan oluşması şaşırtıcı değildir.

Bize ne olduğunu ve etrafımızda neler olup bittiğini kontrol edemiyoruz, ancak olanlara nasıl yanıt vereceğimizi kontrol edebiliriz.

Duygular Önemlidir

En son anketimizi dolduran bir öğretmen, aynı anda birden fazla şey yapmak zorunda kaldığı durumu şöyle tarif etti:

“Şu anda maillerin sonuna yazılan “kendine iyi bak”, “sağlıklı kal” gibi mesajlar ile bu belirsiz

zaman arasında büyük bir uyumsuzluk var. Birden fazla seminere katılmak, sanal eğitim yönergelerini içeren bağlantılara erişim sağlamak, özel eğitimdeki yasal gereksinimleri ve kanuni prosedürleri okumak vb. gibi şeyleri yapmak zorundayız.  Herkese beynin nasıl çalıştığı konusu tekrar hatırlatılmalı.”

Yale Duygusal Zeka Merkezi’nde duyguların etkili öğretme ve öğrenmeyi nasıl yönlendirdiğini, eğitimcilerin aldığı kararları, sınıf ve okul iklimini ve eğitimcilerin refahını inceliyoruz. Eğitimcilerin duygularının beş temel nedenden dolayı önemli olduğunu düşünüyoruz:

Duygular dikkat, hafıza ve öğrenme için önemlidir. Sevinç ve merak gibi olumlu duygular dikkati çeker ve daha fazla katılımı teşvik eder. Anksiyete ve korku gibi duygular, özellikle uzun sürdüğünde, konsantrasyonu bozar ve düşüncelere müdahale eder. Kronik stres, özellikle kötü yönetildiğinde, sempatik sinir sisteminin sürekli aktivasyonuna ve kortizol gibi stres hormonlarının salınmasına neden olabilir. Bu ve diğer nörokimyasalların uzun süre salınması, yürütücü işlevler ve hafıza ile ilişkili beyin yapılarını etkiler, etkili eğitimciler olma yeteneğimizi azaltır ve öğrencinin öğrenmesini zayıflatır.

Duygular karar vermek için önemlidir. Bunaldığımızda, korktuğumuzda veya stresli hissettiğimizde, beynimizin akıllıca karar vermekten sorumlu bölgeleri de “ele geçirilebilir”. Aksine, sevinç ve ilgi gibi daha olumlu duygular, olumsuz duygular yaşayan insanlara kıyasla bireyleri, yerleri ve olayları daha olumlu bir şekilde değerlendirmemize yardımcı olma eğilimindedir. Bir salgınla yaşamanın yeni ve artan taleplerini yönetmenin temeli olan olumlu duyguların, ayrıca bilişsel esnekliği ve yaratıcılığı da arttırdığı gösterilmiştir.

Duygular ilişkiler için önemlidir. Nasıl hissettiğimiz ve başkalarının duygularını nasıl yorumladığımız, diğer insanlara, bize yaklaşmaları veya bizden uzaklaşmaları için sinyaller gönderir. Kaygı veya hayal kırıklığını ifade eden öğretmenlerin (ör. yüz ifadeleriyle, beden diliyle, ses tonuyla veya davranışlarıyla) öğrencileri uzaklaştırması muhtemeldir. Bu, öğrencilerin sınıfta ve evdeki sanal öğrenme ortamındaki güven duygusunu etkileyerek öğrenmeleri üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir. Ayrıca, inişli çıkışlı duygular, öğretmenler ve ebeveynler arasındaki sağlıklı ilişkileri zayıflatabilir. Öğrenciler için başarılı bir uzaktan eğitim deneyimi, öğretmenler ve aileler arasında sağlam bir ortaklık gerektirir.

Duygular fiziksel sağlık ve ruh sağlığı için önemlidir. Nasıl hissettiğimiz fiziksel ve zihinsel sağlığımızı etkiler. Stres, depresyon ve kilo alımı dahil olmak üzere hem zihinsel hem de fiziksel sağlık sorunlarına yol açtığı gösterilen artan kortizol seviyeleri ile ilişkilidir. Hem olumsuz duyguları yönetme becerisinin hem de daha fazla olumlu duygu deneyimlemenin travmatik olaylar sırasında ve sonrasında ruh sağlığı için yararlı olduğu gösterilmiştir.

Duygular performans için önemlidir. Öğretmenlerin deneyimlediği kronik stres, öğretmen motivasyonundaki azalmayla bağlantılıdır ve tükenmişliğe yol açabilir. Tükenmişlik hisseden öğretmenlerin öğrencilerle olan ilişkilerinin zayıflaması beklenir. Ayrıca öğrencilerine ve ailelerine sağlıklı duygu yönetimi yapma konusunda rol model olma olasılıkları daha düşüktür. Tükenen öğretmenlerin mesleği bırakmaları olasıdır, bu da öğrencilerin öğrenmelerini etkiler ve okullara büyük bir zarar verir.

Eğitimciler okulda nasıl hissettikleri sorusuna cevap verdiğinde (ya da, en son çalışmamıza göre, evde eğitimci olarak), iş günlerinin büyük bir bölümünün oldukça zorlayıcı geçtiğini öğreniyoruz.

Araştırmalar, öğretmenlerin ruh sağlığını korumak için iki olası koruyucu faktör göstermiştir.

  1. Daha gelişmiş duygu yönetimi becerilerine sahip öğretmenler daha az tükenmişlik ve daha fazla iş tatmini bildirmektedir. Bu beceriler, duyguları doğru bir şekilde tanıma, nedenlerini ve sonuçlarını anlama, duyguları adlandırma, rahatça ifade etme ve etkili bir şekilde düzenleme ve yönetmeyi içerir. Burada yaşanan zorluk, öğretmenlerin çoğunun duygu becerileri konusunda resmi bir eğitim almamış olmasıdır.
  1. Daha gelişmiş duygu yönetimi becerilerine sahip bir yönetici ile aynı okulda çalışan öğretmenler daha fazla olumlu duygu yaşama eğilimindedir. Bu öğretmenlerin, öğrencileriyle daha kaliteli ilişkiler kurması muhtemeldir. Öğrenciler öğretmenleri ile daha güçlü bağlara sahip olduğunda, öğrenmeye daha bağlı olurlar ve zorluklarla yüzleşme ve baş etme konusunda daha istekli olurlar.

Şu an öğretmenlerin sağlığı ve refahına daha fazla odaklanmamız gerekiyor, böylece bu salgın sırasında duygu yönetim becerileri üzerinde çalışabilir ve bu salgın geçtikten sonra okula dönmeye psikolojik olarak hazır olabilirler.

 

Eğitimcilerin Refahını Desteklemek

Kaygılı öğretmenlerin (ve aslında diğer herkesin) şu anda nasıl hissettiklerini biliyoruz. Ancak, nasıl hissetmek istediğimizi düşündük mü?

Daha önce öğretmenlere okulda nasıl hissetmek istediklerini sorduk ve açık bir şekilde cevap verdiler. En çok belirtilen duygulardan bazıları şunlardı: mutlu, ilham veren, değerli, desteklenen, etkili ve saygı duyulan.

Bugün eğitimcilerimizin duygusal ihtiyaçlarına ne kadar duyarlı olabilirsek, şimdi ve okullar yeniden açıldığında onları daha iyi destekleyebiliriz. Nasıl hissettiğimiz ile nasıl hissetmek istediğimiz arasındaki boşluk, evlerimizin ve okullarımızın duygusal iklimini iyileştirmek için birlikte çalışma fırsatı sunar. Duygusal iklim, bir öğrenme alanının uyandırdığı hisler ve duygulardır. Bu alan, eğitimciler ve öğrenciler arasındaki etkileşimler yoluyla ortaya çıkarılan öğrenme iklimini içerir. Bu, geleneksel okul ortamlarına ve sanal bir ortama uygulanabilir.

Öğretmenlerimizin nasıl hissetmek istediğini anlamalı ve daha sonra bu duyguları deneyimlemek için ihtiyaç duydukları şeylerle onları desteklemeliyiz.

Yaptığımız ankette, öğretmenlerin daha fazla duygusal dengeye sahip olması için neye ihtiyaç duydukları hakkında bazı düşüncelerini paylaşmalarını istedik. Yanıtlar, sanal öğrenmeye uyum sağlama süresini ve sanal öğrenmeyi eğlenceli ve ilgi çekici hale getirmenin yollarını içeriyordu. Öğretmenler ayrıca, okul yöneticileriyle ilgili olarak dürüstlük, saygı, şefkat, esneklik ve sabır ihtiyacını vurguladı. Ayrıca öğretmenler gün içindeki çalışma saatlerine dikkat çekerek daha gerçekçi beklentiler talep ettiler.  En öndeki talepleri arasında kendilerinin ve öğrencilerinin zindeliğini ve esnekliğini destekleyen stratejiler vardı. 

Bir Sözleşme Oluşturmak

Duygusal ihtiyaçlarımızı yazılı hale getirmek, onları herkes için gerçeğe dönüştürmenin bir yoludur. Endişeli, sinirli ya da başka rahatsızlık verici bir duyguyu hissettiğimiz zamanlarda bir hatırlatma görevi görür. Ayrıca böyle hissettiğimizde, kendimiz ve meslektaşlarımız arasında (ve hatta öğrenciler ve aileleri) sakinleşmemize ve konsantre olmamıza yardımcı olan bir sözleşme görevi görür.

RULER’ın bir parçası olarak merkezimizin sosyal duygusal öğrenmeye yaklaşımı kapsamında Amerika çapında binlerce okul, öğretim üyelerinden ve personellerinden olumlu sonuçlar alarak “Duygusal Zeka Sözleşmesi” oluşturma sürecinden geçti.

Bir sözleşme veya anlaşma oluşturma süreci korunmasız olmamızı gerektirir ve bu, özellikle bu gibi zamanlarda zor olabilir. Bazı eğitimciler meslektaşlarına nasıl hissetmek istediklerini sorma konusunda biraz utangaç ve endişeli olabilirler çünkü bu korkutucu olabilir. Çoğu zaman, nasıl hissetmek istediğimiz okullarımızda neyin yeterince çalışmadığını gösterir. Ancak, okullar sorma cesaretine sahip olduğunda, faydaların risklerden daha ağır bastığı gözlemlenmiştir.

Özellikle, sözleşme, bir öğrenme topluluğunun üyelerinin üzerinde hemfikir olduğu duygu ve davranışları yansıtır. Burada, öğretim üyeleri ve personel için sözleşme oluşturma sürecini açıklıyoruz. Aynı işlem sınıfa veya ev ortamına da uygulanabilir.

Bu sözleşmeyi hazırlamak basit bir soru ile başlıyor: Okulun paydaşları olarak okulda nasıl hissetmek istiyoruz?

Bir okul müdürü bu soruyu okulundaki öğretmenlere ve personele yöneltebilir. Herkes ilk üç ya da dört beklentisini paylaşır, amaç yanıtları öğretmenlerin ve personelin tamamını yansıtacak “ilk beş” listesine indirmektir.

İkinci soru ise: Herkesin bu şekilde hissetmesi için ne yapmamız gerekir?

Burada, öğretmenler ve okul personeli her bir duyguyu yaşamaları için onları destekleyecek belirli fikirleri paylaşırlar. Amaç, her duygu için gerçekçi ve ulaşılabilir iki veya üç gözlemlenebilir davranış bulmaktır.  Örneğin, öğretmenlerin uzaktan eğitim konusunda desteklenmiş hissetmeleri için, herkes neyi farklı bir şekilde yapmayı kabul etmeli ki herkes desteklenmiş hissetsin? Eğer öğretmenler kendilerini daha değerli hissetmek istiyorlarsa, okulların yapabileceği belirli şeyler nelerdir?

Beş duygu ve ilgili davranışlar derlendikten sonra, bir okul sözleşmesi oluşturulabilir ve her öğretim üyesine ve personele dağıtılabilir. Bunu sanal eğitim dünyasında, herkese yaymanın yolları konusunda farklı fikirler üretebilirsiniz. Okulunuzda veya bölgenizde bir öğrenme yönetim sistemi (learning management system) kullanılıyorsa, belki de sözleşme orada “herkese açık” olabilir.

Önemli olarak, sözleşme yaşayan ve değişebilen bir belge olmalıdır, okulunuzun salgın boyunca yaptığı gibi gelişecektir. Öğretmenlerin, beklenti içinde oldukları duygularla ilgili fikirlerini paylaşmaları için haftalık fırsatlar oluşturulabilir. Örneğin, öğretmenler kendilerini daha aktif hissetmek istiyorlarsa, belki de haftanın en iyi sanal dersini seçmelerini ve neden bu kadar iyi olduğunu düşündüklerini paylaşmaları için imkanlar sunabilirsiniz. Herkese istenen duyguları hatırlatan haftalık cümle paylaşımları bile olumlu bir iklimin korunmasına yardımcı olabilir. Ve hepimiz okullarımıza dönebildiğimizde, sözleşmeyi tekrar gözden geçirmek önemli olabilir. Nasıl hissetmek istediğimiz, sağlığımızı ve refahımızı desteklemek için neye ihtiyacımız olduğu değişkendir.

Çoğumuzun asla tahmin bile edemeyeceği bir salgın ile karşı karşıyayız. Ve paylaştığımız gibi, eğitimcilerimizin duygusal durumu çok iyi değil. Bugünün öğretmenleri, danışmanları ve okul liderleri her zamankinden daha fazla endişe, stres ve tükenmişlik yaşıyorlar. Sadece iyi bir şekilde sonuçlanmasını umarak beklersek, gittikçe daha fazla eğitimci zorluk yaşayabilir. Neyse ki, giderek artan sayıda okul, sadece öğrenciler için değil, eğitimcilerinin kendi beceri gelişimi için de sosyal-duygusal öğrenmenin faydalarını görüyor.

Eğitimcilerimizin hem kişisel hem de profesyonel olarak başarılı olmasını istiyorsak, okullar onların en iyi potansiyellerini ortaya çıkaran yerler olmalıdır.