Pamuk, nobel, düşmanlar


Fransız meclisinin çıkarttığı yasa ile Orhan Pamuk’un nobel ödülünü alması tarihlerinin çakışması üzerine bir sürü yorum okudum. Bu iki olay arasında bir ilişki, hatta bir koordinasyon olması gerektiğine nasıl bu kadar kolayca inanıyoruz diye.

İki durumun da aynı güne denk gelmesi ya da “getirilmesi”, sadece 365 günden bir’den bile yüksek bir matematiksel olasılık, diye de düşünülemez mi?

Teklif geçen yıl görüşüldüğü sırada yasalaşsaydı, nobel’i vermeyi bekleyemediler ya da eşzamanlamayı beceremediler mi denmeliydi?
Tesadüf, cilve? Jacques Monod’nun “chance and necessity”, raslantı ve zorunluluğun ilişkisini irdelediği monografını, galiba bu sefer anlayarak, bir kez daha okuduğumdan bu yana, toplum gibi kompleks sistemlerin komploya her zaman müsait olmadığı kanaatindeyim; bir “yaratıcı”, “rejisör”, “sahneleyici” ya da “büyük şeytan” varsayımı içeren “antievolutionary” kökenli yaklaşımlar, zihnimizin “causal inference”a (Türkçesi, “her şeyi bir sebebe bağlama”) yatkınlığına tam uyduğu için aklımıza hemen yatsa da, ben ilginç bulmaktan öteye geçemiyorum. Belki de öyledir, ama neden sadece öyle olsun?
Pamuk-nobel-düşmanlarımız vs. düşünce zinciri ile mantığımızı tek bir çizgiye zincirlemekten uzak durmaktan yanayım.

1 comment