İhtiyaç Yaratmak Fikrinin Çağrışımları


ihtiyacı karşılamak için yapılan bir çaba ihtiyaç karşılandığında biter. sevmek ya da merak gibi ihtiyaçlar süreyle veya doyurulma ile sınırlı değiller. ama diyelim bir kazak ya da pantolon ya da cep telefonu karşılandığında tamam yeter diyebildiğimiz ihtiyaçlar olduğunda üretilen onca kazak ya da telefonu ne yapacağız, ne yapacaklar? o zaman ‘ihtiyaç yaratmak’ işlemi başlıyor.

olmayan ihtiyaçlar oluşturmak; var olan ihtiyaçları doyurulmazlaştırmak… yeni icat mı?reklam ve pazarlama bu işlemin en bilinen örnekleri.
ve günah keçileri, sanki fazla malı onlar oluşturmuş gibi antikapitalist söylemlerde ilk üstine gidilenler.
oysa reklamdan ya da pazarlamadan veya aşırı tüketim dalgasından çok önceleri ata olup da fazla mal göz çıkarmaz sözünü diyenlerin üretim fazlası gibi kavramlardan haberleri herhalde yoktu.
mutfakta erkek var kitabında besin ve yemeiçme üzerine söylediklerimdekine benzer bir frugal‘liğin (az tüketme; kaynakları israf etmeme diyelim) ilkeleri arasında eldeki her şeyi sonuna kadar kullanma, hiç birşeyi ziyan etmeme var.
ama iki lokma bir hırka havalara girmek de istemiyorum. öyle sahici bir antikapitalist sayılmam; sistemin nimetlerinden yararlanmama ilkeliliğinde değilim (mümkün görmediğim için).
ama sınırlı kurtarılmış zaman dilimlerinde veya ilişkiler adacıklarında yapılabilecekler var.
eldekinin kıymetini bilme yaklaşımını yemeklere ya da mallara değilse de insanlara uygulamaktan yanayım; üretim fazlası varmış gibi gözükse de sevebileceğiniz ya da çevrenizde görmekten hoşlanacağınız insan sayısı sınırlı olabilir. iş hayatında bile bu böyle; üstelik orada bu değerbilirlik için de bir iş üretilmiş; yanılıyorsam düzeltin, CRM denen MİY meseleleri…
hayırseverliğin profesyonelleşmiş araçlarının gelişmesi gibi vefakarlık da varlığını sürdürmek için kurumsallaşmaya ihtiyaç duyuyor herhalde.
bu daldan dala yazıyı anlamadık diyenlere kızmayacağım 🙂 çizgi ile idare edin lütfen.

4 comments

  1. melike

    :)Doğrusunu isterseniz,”Yankı YAZGAN neden böyle bir yazı yazmış,acaba?” diye düşünmedim değil. Belki,kısıtlı zamanlarda çok şey anlatma telaşından…
    İnsanoğlunun asla doyurulamayan iştahından beslenen kapitalist sistemle başedebilmek, bence de
    pek mümkün görünmüyor. Eğer,
    “Değerbilirlilik” ve “vefakarlık” gibi kavramlar da varlıklarını sürdürebilmek için kurumsallaşmaya ihtiyaç duyuyorlarsa,orada da bir kar-zarar hesabı var demektir…