Yeni Türkü Konseri

Yeni Türkü
1979’da Buğdayın Türküsü albümünü çıkartan üç kişi, Zerrin Atakan, Derya Köroğlu ve Selim Atakan, Yeni Türkü’nün 30’uncu yılı konserini 19 Temmuz Pazar günü İstanbul Açıkhava’da yaptılar. Yeni Türkü’nün ilk kadrosunun ve yıllar içinde grupla beraber çalıp söyleyen hemen herkesin yer aldığı konser vesilesiyle birkaç cümle söylememi isteyen Ankara Fen Liseli dostum Selim Atakan’a yazdığım (program broşürüne koyma onurunu verdikleri) notum şöyleydi:
Yeni Türkü bitmeyen gençliğimizdir. Yeni Türkü’nün kuşaklar ötesi şarkıları, yaşandığında coşku ve hüzün, hatırlandığında mutluluk uyandıran bir gençliğin müziğidir. O yüzden, bizden sonrakilere aktarmak istediğimiz bir miras gibi, sadece sevmekle yetinemez, sevdirmek de isteriz. Gençliğimiz, başka gençlerin hayatında yeni türkü şarkıları ile sürer gider.
bu notu yazdıktan sonra, konserde broşürü incelerken, katkıda bulunan bir çok kişinin de benim gibi, YT ile gençlik arasında net bir bağ kurmuş olduğunu gördüm. konserde yaşıtlarım ve yakın yaşlardakiler önemli bir çoğunluk oluşturuyordu.
“Hey gidi gençlik”, ya da “biz neydik be”, havasında mıydık, geçip giden zamanın mahzunluğu içinde miydik? Asla. Aksine, müziğin kendisinin genç olması, kuşaktan kuşağa aktarılan genç olma durumunun müziği olmasını sağlıyordu. konserde bizimle olan iki çocuğum, benim sevip onlaırn sevmediği bir çok konserde farklı olarak, burada da sıkılsalar, “bir başkalık” olduğunu hissettiklerini bize de belli ettiler.
ama her şarkı, kişisel hayatımdaki çağrışımları “geri çağırarak” belleğimi bolca meşgul etti. örneğin, akdeniz akdeniz albümünü ilk kez duyduğum an ve yer: izmir’de sahil evlerinde bir grup tıp öğrencisi, mezun olmak üzere olduğumuzdan ötürü eğlence ve beraberlik dozunu iyice arttırmışız. kafalarımızı dağıttığımız bir gecede, 1980 sonrasındaki ne yapacağına ve ne yöne gideceğine kararsız kalmış (benim gibi) gençler için “ya içindesindir çemberin, ya da dışında yer alacaksın…” sözlerinin ruh dağıtıcı etkisini hatırlamamak mümkün mü? YT şarkılarının doğurduğu “gemi yakan” (Maskeli balo) ruh hali sonraki yıllarda “yıllardan sonra…” yaklaşan fırtınaların hayalini kurdurduğunda, genç olmak ile genç kalmak arasındaki geçişimizin türkçe sözlü “soundtrack”i olmuştu bile.

5 comments

  1. “Yıllardan sonra yollardan sonra yeniden yanyana onlar”

    “O maskeli balo ve onun sahte yüzleri”

    “Hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktu”

    “Bana bir masal anlat bana
    İçinde denizle balıklar
    Yağmurla kar olsun güneşle ay

    Anlatırken tut elimi
    Uykuya dalıp gitsem bile
    Bırakıp gitme sakın beni

    Bana bir masal anlat baba
    İçinde tüm sevdiklerim
    İçinde İstanbul olsun.”

    “Samsun asfaltında otomobiller
    ne güzeldır yollarda olmak şimdi…”

    “Telli telli şu telli turna
    Sanmaki yaralı uçmaz bir daha
    Takılmış kanadı göçmen buluta
    Anlatır eski beni şimdiki bana

    Sakın çıkma patika yollara
    O dağlara kırlara o karlı ovaya
    Yenik düşüyor herşey zamana
    Biz büyüdük ve kirlendi dünya

    Telli telli şu telli turna
    Sanmaki yaralı uçmaz bir daha
    Takılmış kanadı göçmen buluta
    Döner gelir bir gün konar yurduna.”

    “Haber uçtu devlete de
    Beş yıl yattım hapiste
    Yedidüvel zindanından
    Beterdir yedikule

    Nargillem duman duman
    Bayıldım aman aman
    İstanbul güzel ama ah
    Sahipleri pek yaman”

    Hiç ama hiç eskimeyecek, etkisini yitirmeyecek sözler. Güncelliğini
    koruyacak, yarına kalcak mesajlar!
    Ölümsüz sözler, ölümsüzleşecek bir gru
    Ben de TRT 2’de Boğaziçi’nden programında konser hazırlıklarını izledim, çok keyifli bir söyleşi ve dinletiydi!
    Biz de yaklaşık 20 yıldır keyifle dinliyoruz Yeni Türkü’yü ve vazgeçemiyoruz!
    Sonsuz saygılarımla!

  2. Anonymous

    yıllardan ve yollardan sonra;yakılan mektuplar arandı,keşke yakılmasaydı denildi,fırtınalar vardı,savurdu gençleri dört bir yana,sözler tutulmadı,değerler uçuştu havada-belkide çok erken yaşlardı o ağır değerler için-şimdi yeniden yanyana konsa her şey aynı hissedermiydik…anılarda kalması daha mı iyi yoksa!!!
    şahsen ben en çok mektupları yaktığıma üzülüyorum ve yıllardan sonra belki benimkiler yakılmamıştır diye umuyor ve bir gün elime geçer belki diyorum…bir espri olmuştu yakarken..”dur!yakma..ya bir gün meşhur olursak…” hah hah ..(o zaman da gülmüştüm buna)

  3. Yazdığınız her şey dinginlik veriyor bana:) Bu yazı YT’nin bir türküsü fonda hafif hafif çalıyor gibi hissettiriyor. YT benim de galiba oğlumun da gençlik yıllarını dolduracak.

  4. Anonymous

    siz çemberin içiyle dışı arasında bir denge kurmuş gibisiniz. çünkü mutsuz ve ayyaş biri olmak da var. Sizse bugünle de geçmişle de barışık, kendinden hoşnut üretken ve mutlu bir insansınız. Bence bu çelişkiyi çözmenin birey açısından en başarılı ve dürüst örneklerinden birini tüm açıklığınızla ortaya seriyorsunuz.umutsuz yaşanmıyor çünkü.