Pandemi Çocukların Ruh Sağlığını Bozdu. Peki, Nasıl?

Virüsün hayatımızda yol açtığı değişiklikler kendisinin doğrudan etkilerinin çok ötesine geçti.Pandeminin çocukların ruh sağlığını etkilediğini biliyoruz, görüyoruz.Ancak bu etki hangi mekanizmalarla gerçekleşiyor? COVID-19 pandemisinin çocuklar ve gençler üzerindeki biyolojik, çevresel ve sosyal etkileri üzerine Psk. Rüzgar Paluch’un yaptığı bir derleme yazısı bize pandeminin ruh sağlığını hangi mekanizmalarla etkilediğini anlatıyor. Bu konudaki değişik kaynakları paylaşmaya devam edeceğiz. (Yankı Yazgan)

Pandemi, Stres, İzolasyon, Yoksulluk

Pandemi sürecinin en başından beri gençler COVID-19’dan daha az etkileniyor gibi gözükse de sosyal izolasyon sebebiyle gelişim ve keşfetme çağında olan bu bireylerin günlük hayatları büyük bir sekteye uğradı. Okuldan, sosyal yaşamdan ve açık hava etkinliklerinden uzak kaldılar, hatta bazıları artan aile içi şiddete maruz kaldı. Gençlerin maruz kaldığı bu stres faktörleri ve artan anksiyete beden ve ruh sağlıklarını doğrudan etkileme potansiyeline sahip.

de Figueiredo ve çalışma arkadaşları (2021) beyin gelişimi üzerindeki potansiyel zararların ve / veya davranışsal problemlerin ardındaki çeşitli mekanizmaların, çocukluk ve ergenlik dönemindeki farklı stres faktörlerinden kaynaklandığını vurguladılar ve COVID-19 dönemindeki izolasyonun yol açtığı stresin gençler üzerindeki biyolojik, çevresel ve sosyal etkilerini derleyen bir çalışma yaptılar. Hükümet görevlilerini de bu bireylerin gözetimi ve bakımı ihtiyacı konusunda uyarmayı amaçladıklarını belirttiler.

Gelin bu etkiler neymiş, gençlerin gelişiminde nasıl rol oynuyorlarmış beraber inceleyelim.

1.Stres ve Nöroinflamasyon

COVID-19 salgınında karantinaya alınan çocuk ve ergenlerin uzun vadeli psikiyatrik bozukluk geliştirmeye daha yatkın olduğunu gösteren çalışmalar mevcut. Bununla bağlantılı olarak yakın zamanda, düzensiz nöroendokrin (sinirsel ve hormonal)-immün(bağışıklık) etkileşimlerin, karantinaya alınan kişilerde gözlemlenen psikiyatrik belirtilerin ardındaki sebep olabileceği öne sürüldü. Nasıl mı?

Normalde akut strese maruz kaldığımızda Hipotalamus-hipofiz-adrenal aks (HPA aksı) aktive olur (vücudun negatif geribildirim mekanizması). Bu aktivasyon steroid hormonlarının salınımına sebep olur (örneğin hepimizin az çok aşina olduğu kortizol ,stres hormonu, bir steroid hormondur). Bu salınım da kandaki iltihabı önleyen ve iltihaba sebep olan moleküllerin miktarını ayarlar. Fakat hayatın çocukluk ve ergenlik gibi erken dönemlerinde sık sık maruz kalınan şiddetli stres, HPA aksının işlevselliğinin bozulmasına, bunun dolayısıyla da kandaki iltihabı önleyen ve kanda iltihap oluşturan molekül seviyelerinde dengesizliğe ve bu bireylerin yetişkinlikte psikolojik problemlere yatkın hale gelmelerine sebep olabilir (ör. anksiyete ve depresyon). Dahası, yüksek stres nöroinflamasyonu (beyindeki bağışıklık sinyalinin dengesizliğini veya şiddetini belirtmek için kullanılan bir terim) tetikleyebilir ve bu agresyon, psikoz, depresyon ve anksiyete bozuklukları gibi çeşitli psikiyatrik problemlere sebep olabilir.

2.Sosyal İzolasyon ve Beslenme

Farelerde sosyal izolasyonun neden olduğu kronik stresin, lezzetli yiyecekleri tüketme motivasyonunun artmasıyla da ilişkili olduğuna dair çalışmalar var. Bu bağlamda, hayvan modellerini kullanan çalışmalar, kalorili yiyeceklerin alımının “rahatlatıcı yiyecekler” gibi işleyebileceğini ve stresin olumsuz etkilerini hafifletmek için bir araç olabileceğini öne sürüyor.

Çocukluk dönemindeki sosyal izolasyon stresi ile yüksek kalorili besinleri tüketme isteği arasındaki ilişki, HPA aksının aktivasyonu ile de ilgili olabilir. Bu tür beslenme şekliyle salınan leptin (tokluk hormonu), HPA aksının aktivasyonunu azaltarak sosyal izolasyonun etkilerini en aza indirebilir.

Fakat strese dayalı yüksek kalorili beslenme çocuklar ve gençler arasında obezitenin artmasının nedenlerinden biri olabileceğinden dikkat edilmelidir.

3.Beyin Plastisitesi (beynin yapısal değişikliğe uğrayabilme kapasitesi)

Sosyal Davranış

Evrimsel olarak, sosyal bağların oluşumu hem insanın hayatta kalması hem de sağlıklı bir bilişsel, duygusal, endokrin ve bağışıklık gelişimine sahip olması için elzemdir. Ne yazık ki, COVID-19 sebebiyle birçok ergen okula gidemiyor. Dolayısıyla akranlarıyla sınırlı ve eksik bir etkileşim içerisinde oluyor. Bu eksiklik ise “sanal temas” ile doldurulmaya çalışılıyor. Bu sanal temasın ergenlerin sosyal davranış gelişimleri için yeterli olup olmayacağı ve beynin özellikle eylem-duygu düzenleme (ör. dürtüsel davranış), empati ve karar verme becerileri ile ilişkili bölgelerinde nasıl değişikliklere sebep olacağı merak konusu.

Sosyal Eşitsizlik, İhmal ve Sıkıntı

Pandemi ekonomik kapanmadan etkilenen her ülkede, özellikle az gelişmiş ülkelerde, sosyal eşitsizliğin varlığını daha da belirginleştiriyor. Sosyal izolasyon, ebeveynlerin kendine olan güvensizliği ve yetersiz hissetmelerinden kaynaklı çocuklara yapılan kötü muamele ve çocukların ihmal edilmesi gibi aile içi şiddet olaylarının artışını da beraberinde getirdi. Pandemi sırasında ebeveynlik, uzaktan öğrenme, ev-ofis çalışması ve bitmek bilmeyen ev işleri ile başa çıkmak gibi her şeye yetişmeye çalışmak da bu durumu kökledi. Evdeki çocuklar, beslenmelerinden internet erişimine kadar yüksek maliyetli bir hal aldı. Düşük gelirli bir ortamda veya kalabalık bir evde yaşayanlar için maliyet ve bunun doğurduğu psikolojik yükü yönetmek daha da zor.

Çocukluk döneminde, travma gibi olumsuz deneyimler beyin gelişimi üzerinde uzun vadeli etkilere neden olabileceği gibi nöroimmünoendokrin düzenleyici mekanizmalarla (hormon salgılanması, HPA aksının kontrolü gibi) ilişkili nörokimyasal ve fizyolojik dengesizlik yoluyla zihinsel ve davranışsal bozuklukları da tetikleyebilir. 22 yıl boyunca farklı yaş gruplarından çocukları gözlemleyen bir çalışma, çocukluk dönemindeki travmanın sonucunun bir ruh sağlığı sorunu olmaktan çok daha fazlasıyla sonuçlandığını ve bunun bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini dolayısıyla üstünde durulması gerektiğini vurguluyor (Copeland et al., 2018).

Doğa ile Temas

Doğa ile doğrudan temas etmek sağlığa çok faydalıdır. Doğa iyi oluşu ve mental sağlığı etkiler, kan basıncını ve bağışıklık sistemini düzenler ve kanda iltihap oluşumuna sebebiyet veren moleküllerin azalmasını sağlar. Ayrıca, doğayla temas etmek doğayla yeterince temas etmemeye kıyasla erken çocukluk döneminde stresi azaltabilir. Doğa ile yüksek oranda temas eden çocuklar aynı zamanda sağlık ve fiziksel gelişim, öz denetim, iletişim ve sosyal gelişim ve bilişsel gelişim alanlarında daha iyi gelişim gösteriyorlar.

Spesifik olarak güneş ışığı almanın da insan sağlığı üzerinde olumlu etkileri var. Sağlıklı miktarda güneş almak çeşitli fizyolojik fonksiyonlarda yer alan D vitamini sentezi için olmazsa olmazdır. Bununla birlikte, yetersiz güneş almak ve dolayısıyla yetersiz D vitamini sentezlemek kardiyovasküler (kalp ve kan damarları) hastalıkları, metabolik sendrom, hipertansiyon, multipl skleroz (MS), astım, tip 1 diyabet gibi kritik sağlık problemlerine ve Alzheimer, otizm, şizofreni ve depresyon gibi nöropsikiyatrik rahatsızlıklara sebep olabilir. Doğa ile temasın ve güneş almanın önemi dikkate alındığında ne yazık ki, karantina nedeniyle, çocukların açık alanlarda oynamalarına izin verilmiyor. Bu durum da çocukların ekran ile geçirdikleri sürenin artmasına sebep oluyor. Ekran ile geçirilen süre de sağlıksız beslenme, daha az hareket etme (fiziksel problemler) ve dikkat problemleri ile ilişkilendiriliyor.

Kaynaklar

Copeland, W.E., Shanahan, L., Hinesley, J., Chan, R.F., Aberg, K.A., Fairbank, J.A., et al., 2018. Association of Childhood Trauma Exposure with Adult Psychiatric Disorders and Functional Outcomes. JAMA Netw. Open 1 (7), e184493.

de Figueiredo, C. S., Sandre, P. C., Portugal, L. C. L., Mázala-de-Oliveira, T., da Silva Chagas, L., Raony, Í., … & Bomfim, P. O. S. (2021). COVID-19 pandemic impact on children and adolescents’ mental health: Biological, environmental, and social factors. Progress in Neuro-Psychopharmacology and Biological Psychiatry106, 110171.