Olası Felaketlere Ruhsal Hazırlık Mümkün mü?

Deprem gerçeğiyle yüz yüze bir ülkeyiz. Önümüzde de büyük İstanbul depremi var ve yurttaşların bu konuda oldukça tedirgin olduğunu görüyoruz. Olası bir deprem sonrası da insanlar ne yapacağını bilemiyor. Yardıma gidenler de psikolojik olarak bu noktada büyük zarar görüyor. Bu noktada ne tür tavsiyeler verebilirsiniz?

Afetler, felaketler bireysel ve toplumsal düzeyde, yaşamın kaçınılmaz bir parçası. Bazılarımız bu felaketlere hayatlarında daha fazla denk gelirken, bazılarımız daha az karşılaşıyor. Toplumsal karışıklıklar da bunun bir parçası aslında. Bütün afetler birbirini besliyor. Burada önemli olan, bireysel düzeyde ne yapabiliriz dersek, hazırlıklı olmak. Hiçbir zaman yeterince hazırlıklı olamayacağımızı bilsek de önemli olan ne kadar mümkünse o kadar hazırlıklı olmak. Ne zaman ne yapılacağını, ne kadar yapılacağını öngören bir hazırlık yapmanın bu tür felaket boyutundaki durumlarda toplumları koruyucu ve bir arada tutucu olduğunu,  hazırlıklı olan toplumların böyle durumlarda daha az zarar gördüğünü biliyoruz. Provaların ciddi yapılması, adım adım kimin ne yapacağının belirlendiği hazırlıkların yapılması çok önemli; ama bu tür hazırlıklar tehlikenin kendisi ortada değilken, pek işimize gelmez, gereksiz görürüz, genellikle de kaçınmaya çalışırız. Oysa kaygı dediğimiz ruh durumu ne olduğunu anlayamadığımız ve bu durumda  ne yapacağımızı kestiremediğimiz bilemediğimiz durumlarda ortaya çıkar. Örneğin, virüsten korunmak için ‘elinizi yıkayın’ dendiğinde ne kadar yıkayacağımızla ilgili bilgiye de ihtiyacımız var. Onun tanımlanmasına ihtiyacımız var. 19 saniye ile 20 saniye arasında bir fark olmayabileceğini tahmin etsek bile, salgın, bulaştırma ve ölüm tehlikesi gibi kritik bir konuda bir otoritenin, bir bilenin bize ’20 saniye’ bilgisini vermesi gerekiyor.

Her türlü hazırlıkta, her türlü eylemde bizim kaygıyı kontrol ederek,  gerçekçi bir şekilde davranmamızı sağlayacak algoritmalara, takip edilecek kurallar silsilesine ihtiyacımız var. Aksi takdirde ne yapacağını bilememek, hiçbir şey yapmamayı ya da lüzumsuz olan her şeyi yapmayı ama lüzumlu olanı yapmamaya götürüyor. Hazırlıklı olsak da çok kötü şeyler olabilir; ama daha kötü şeyler olmasını önlemek açısından da hazırlıklı olmanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Davranışsal hazırlık dediğimiz (binaların güçlendirilmesinden ibaret olmayan) ne zaman, kimin, nerede, nasıl yapacağı konusunda planlı olmamızın önünde bir engel yok.

*Meral Danyıldız’ın BirGünPazar için sorularına yanıtlardan