Okulların Açılmasına Yönelik Bir Değerlendirme

*Bu yazı Uzm. Psk. Dan. Şükran Başarır tarafından yazılmıştır.

1. Çocuklar uzun süredir okul ortamından, sınıflardan, arkadaşlarından ve teneffüslerden uzak. Şimdi neredeyse 1.5 sene sonra tekrar sınıflara dönüyorlar. Çocuklar bu yeni eğitim-öğretim döneminde ne tür sıkıntılar yaşayabilirler? Bu sıkıntıları aşmak için ne yapılmalı? 

Pandemi süreci her evde farklı yaşandı ve her çocuk farklı etkilendi tabii ki. Çocukların ve ailelerin kaygı düzeyleri de çok farklı. Dolayısıyla, bazı çocuklar okulunu çok özlemiş şekilde maske ve mesafeyi mesele yapmadan okula koşa koşa gidecekken, bazı çocuklar okula büyük bir kaygıyla gidebilir ve okulda huzursuz ve gergin hissedebilir. Maske ve mesafe kurallarının ve okulda alınan önlemlerin çocuğa nasıl aktarıldığı, çocuğun bu anlatılanları nasıl yorumladığı ve çocuğun bu önlemleri günlük hayatın bir parçası yapıp yapamadığı çok önemli. Yetişkinler çocuklara bilgi verirken ne kadar güvenli ve sakin olurlarsa çocuğa o mesaj o kadar güvenli geçer, aksi takdirde çocuk yetişkinin kaygısını, korkularını, telaşını da hisseder ve bu ona hiç iyi gelmez.

Bazı çocuklar okulda toplu yaşam kurallarını, arkadaşlarıyla sosyalleşmenin yollarını, sınıf kurallarını unutmuş olabilir ya da pandemi gerginliğiyle bu tür kurallara ayak uyduramıyor-odaklanamıyor olabilir. Okullar rahat hissetmeyen ve tedirgin çocukların duygularını ifade etmesine mutlaka fırsat vermeli. Bu koşullarda müfredat ve akademik kayıpların telaşından önce çocukların zihinsel ve duygusal açıdan okula hazır oluş süreçleri değerlendirilmelidir.  Sosyal duygusal açıdan desteklenmeye ihtiyacı olan çocuğa ihtiyacı olan destek verilmezse zaten akademik zorluklar da beraberinde gelecektir ve hatta tüm sınıf da bundan etkilenecektir.

Kaygılı çocukların yanı sıra, bazı çocuklar pandemiyi yok sayıyor da olabilir (Bu durum okuldaki bazı yetişkinler için de geçerli tabii). Maske ve mesafe kurallarına dikkat etmiyor/edemiyor olabilir, bu kurallar konusunda arkadaşlarını yargılıyor ve hatta onlarla dalga geçiyor olabilir. Bu yok saymanın pek çok farklı nedeni olabilir, önemli olan okul yönetiminin bir yandan aşırı kaygılı bir yandan da pandemiyi ciddiye almayan çocukların (ve yetişkinlerin!) aynı sınıfta olabileceğinin farkında olması ve pandemiyi böyle farklı yaşayan gruplar arası etkileşime karşı duyarlı olabilmesidir. Bu durum okul yetişkinleri tarafından gerginlik yaratmadan ve çocukları hırpalamadan hassas bir müdahaleyle sağ duyulu bir şekilde yönetilmelidir.

Bazı çocuklar özellikle tek çocuklar ve küçük çocuklar teneffüslere doyamayabilir ve oyunu bırakıp sınıfa dönmek istemeyebilir. Okul çocuklar için derslerden önce sosyalleşme demektir, bahçede koşmak, arkadaşlarla oynayabilmek, evden dışarıda birey olabilmektir. Çocukların bu ihtiyaç ve öncelikleri dikkate alınmalı, derslere ve kurallara uyuma yumuşak bir geçiş yapılması sağlanmalıdır.

Okul aldığı önlemleri ailelere ve çocuklara açık şekilde anlatabilmeli ve hatta mümkünse görsellerle gösterebilmelidir. Çocuklar pandemi önlemlerine dair okul ve evi bir takım olarak görmelidir. Okul-ev arasındaki iletişim ve işbirliği çocuğa ne kadar iyi yansıtılabilirse çocuk o kadar huzurlu ve güvende hissedecektir. Tenefüste-bahçede maskeler çıkacak mı, maskeler günde kaç kez değiştirilecek, maskeler değiştirilince nereye konacak gibi minik detaylar konusunda çocuklar aileler ve okul net olabilmelidir.

Çocuklar çok hareketsiz kaldı, evlerde odalarına çok sıkıştı, ekran bağımlılığı ne yazık ki çok arttı, aile içi ilişkiler gerilebildi. Şu anda çocukların öncelikli olarak hareket etmeye ve deşarj olmaya ihtiyacı var. Dersler hem pandemi önlemleri gereği hem ruhsal destek açısından mümkün olduğunca dışarıda açık hacada ve mümkün olduğunca hareketli dinamik şekilde işlenmelidir. Bu yalnız öğrencilere değil öğretmenlere de iyi gelecektir diye düşünüyorum.

2. Ailelere tavsiyeleriniz neler? Çocukları bu sürece nasıl hazırlamalı? Alışmaları için nasıl desteklemeli? 

İletişim: Ailelerin şöyle bir zorluk yaşadığını sıklıkla görüyoruz: Ya çocuk korkmasın kaygılanmasın diye evde çocuklarıyla pandemiden konuşmayı yok sayıyorlar, ya da çok endişelendikleri için devamlı pandemiden konuşup bu konuyu evdeki gündemden asla düşürmüyorlar. Bu iki uç yaklaşım da ne anne babalar ne çocuklar için sağlıklı birer yaklaşım değil ne yazık ki. Çocukların da yetişkinlerin de gerçek ve doğru bilgiyi olabildiğince uzatmadan, sakin ve sağduyulu, gerçekçi şekilde konuşabilmeleri iki tarafa da iyi gelecektir. Çocuklar anne babalarına her tür soruyu sorabileceklerini bilmelidir, bu çocukların çok temel bir ihtiyacıdır. Öte yandan, evde devamlı pandemiyi konuşmak bir yerden sonra ya çocuğun kaygısını sağlıksız ve hayatını bloke edici boyutlara getirir, ya da tam tersi artık duymak istememesine ve dikkate almamasına sebep olabilir. Evet pandemi gerçeğiyle yaşıyoruz, evet elbette ki endişeliyiz, elbette ki gündemi devamlı takip ediyoruz; ama evinizin gündemi ne olursa olsun sadece pandemi olmamalıdır.  Özellikle çocuklarla etkileşimimizde yaşama, büyümeye, geleceğe dair paylaşımlar, aile hayatımıza yönelik öncelikler her zaman pandemi gündeminin önünde tutulmalıdır.

Okula başlıyor olunması çocuğa coşkulu, sevinçli, heyecanlı mutlu bir şekilde anlatılmalı; pandemi tedbirleri okula başlama coşkusunu gölgelememelidir. Çocuk evin ve okulun havasını hisseder, o yüzden yetişkinleri kontrollü, ne yaptıklarını bilen, gerçekçi ve sağ duyulu, gerekli önlemleri sakinlikle alabilen ve sakinlikle hatırlatabilen yetişkinler olarak görmelidir.

Okul hazırlığı: Çocukların okul çantalarının hazırlığını çocuk ne kadar küçük yaşta olursa olsun asla sadece anne-baba yapmamalı (Ortaokul ve Lisede zaten anne-baba hiçbir şekilde çantayı hazırlamamalıdır), çantanın hazırlığını ya çocuk kendisi (ilkokul 3-4 itibariyle mesela) ya da anne-babanın/büyük bir kardeşin desteğiyle yapmalıdır, çocuğun kendi çantasını hazırlaması çocuğa hem zihnen hem duygusal olarak okula hazırlık sürecinde yardımcı olacaktır.

Çocukların pandemi tedbirlerini zaten bildiği ve bizim gibi düşünebildiği asla varsayılmamalı, günlük hayat örnekleri üzerinden onlarla sohbet edilmelidir. Benim tanık olduğum iki olayı anlatmak isterim. İlkokul 1 çocukları birbirleriyle oynuyorlar, çocuklar birbirlerine birbirlerinin maskelerini ne kadar beğendiklerini söylüyorlar ve sonra biri diğerine “Değiştirelim mi maskelerimizi?” Diyor, düşünebiliyor musunuz? Yetişkinler olarak asla maskeni kimseyle değiştirme demeyi düşünmezdik ama ben bu olayı gözümle gördüm mesela. Başka bir olay da şöyle oldu. Yine bir ilkokul öğrencisi maskesini yere düşürdü, maske rüzgarla biraz sürüklendi, çocuk koştu maskeyi aldı gitti ve lavaboda yıkadı. Sonra o şekilde takıp takamayacağından emin olamayıp elinde ıslak maskeyle dolaşmaya başladı. Başka bir ilkokul çocuğu ise gün içinde çıkardığı maskesini buruşturup kitaplarının arasına sıkıştırmış, çantada birkaç gün gidip gelmiş o atılmış olan maske. Bakın küçük çocuklara maskeyi takınca iş bitmiyor, maske kulanımıyla ilgili de konuşabilmemiz gerekiyor, ama bu konuşmayı gergin ve korkutarak değil biraz karikatürize ederek de yapabiliriz. Çocuklarla her konu oyunlaştırılarak-gülerek daha kolay çözülür. Ergenlerde de şunu görüyoruz tabii; ceplerine buruşturarak taktıkları aynı maskeyi günlerce çıkarıp çıkarıp kullanabiliyorlar. Maskelerin sağlıklı kullanımının çocuklarla netleştirilmesi önemli.

Evden çıkamayan, okulda hiçbir etkinliğe dahil olamayan çocuklar en hızlı şekilde önce okul PDR servisine sonra bir uzmana  yönlendirilmelidir. Sosyal izolasyon bazı çocuklara çok fazla gelmiş olabilir ve eğer çocuk sosyalleşmede önemli sorunlar yaşıyorsa bu durum ihmal edilmemelidir.

Ergenlerde durum çok daha farklı olabilir.  Ergenler çoğunlukla yaş gereği “Bana birşey olmaz” hissiyle yaşarlar. Öte yandan, bunun tam tersi uçta, aşırı kaygılı ergenler de görürüz. İki uç da ruh sağlığı açısından biraz desteklenmeye ve dengelenmeye ihtiyaç duyar. Pandemi gereği alınması gereken önlemler hem kendi sağlığımız hem çevremizdekilerin sağlığı için önemlidir ve ergenler bu sorumluluğu öğrenebilmelidir. Yanlız, ergenlerle onlara kesinlikle çocuk muamelesi yapılmadan konuşulmalı, yasaklar ve kısıtlamalarla değil sakin ve sağduyulu, işbirlikçi bir yaklaşımla iletişim kurmalı anne-babalar.

Öğrenciler hem evde hem okulda kendilerini ifade etmeyi ve soru sormayı alışkanlık haline getirmeli ve kimseden hiçbir şekilde çekinmemelidir. İhtiyaçlarını söyleyebilme, endişelerini dile getirebilme, soru sorabilme çok önemli hayati becerilerdir ve bizim toplumumuzda çok da yaygın görülmüyor ne yazık ki. Çocuklar bu konularda özellikle bu zamanda mutlaka desteklenmelidir. Huzursuz, aklında sorular olan ve sorularına cevap bulamayan kaygılı bir çocuk zaten derse odaklanamayacaktır. Önce ruh sağlığı, önce sosyal-duygusal açıdan iyi olma halimiz diyoruz her zaman.  Anne babalar da öğretmenler de çocukları dinlemeye özellikle zaman ayırmalı, çocuklardaki sinyallere odaklanmalı ve en kısa sürede en uygun karşılıkları verebilmelidir.

Bu sürecin ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Okullar ne kadar süreyle 5 gün açık kalır, tekrar hibrit sisteme geçilir mi şu an bilemeyiz. O yüzden ne okullar artık hergün açık diye bunun böyle süreceğini varsaymalı, ne de okullar yine kapanacak nasıl olsa diyerek okul hayatına uyum olumsuz etkilenmelidir.  Pandemi bize en çok şunu öğretti: “Her an herşey değişebilir, her türlü duruma adapte olabilmeliyiz, son dakika değişiklikleri her zaman mümkün”. Değişiklikler ve yeni koşullara uyumlanma bizi ve çocuklarımızı demoralize etmemeli, bu koşullarla baş etme mekanizmalarımızın güçlenmesine odaklanmalıyız. Şu an sadece şu anda bildiklerimiz dahilinde en iyi önlemleri alarak günümüze ve hayatımıza odaklanabiliriz. Ruh ve beden sağlığımızı korumakla ilgili yardım ve destek istemekten hiçbir şekilde çekinmeyelim.