Kitapların Dünyası

“Öğrenimlerinin temin edilmesini istemek gözü gören çocuklar kadar kör çocukların da hakkıdır.”

Babam Gültekin Yazgan’ın Mayıs ya da Haziran 1950’de yaptığı bir ses kaydını, daha doğrusu TRT’de onunla yapılmış bir programın ses kaydını sizinle paylaşacağım. Bu ses kaydı içeriği daha çok körler, körlerle ilgili bir derneğin oluşumu ve babamın o sırada dile getirdiği, Türkiye’de engellilerin, görme engelliler zemininde temel haklarıyla ilgili mücadelelerin bir kesiti hakkında fikir veriyor. Bu ses kaydının yapıldığı sırada babam 23 yaşında, hukuk fakültesi 3. sınıf öğrencisi. Bu körlüğüne neden olan dekolman ve onunla ilgili ameliyatlar ve dışarıdan okulu bitirmiş olması sebebiyle okula 1-2 yıl gecikmeli gittiği için henüz hukuk fakültesini bitirmemiş, ama 23 yaşında hala bugün devam eden bir körler dayanışma derneğinin ilk genel sekreteri olmanın bir tür özgüveniyle konuşuyor, daha ziyade tabii o özgüven sekreterlik pozisyonundan ziyade; inandıklarının kendisi için değil başkaları için bir şeyler yapıyor olmanın, inandığı şeylerin yolunda gidiyor olmanın verdiği bir özgüven.

Bir anlamda yıllar içerisinde kendi krizini başkaları için fırsata dönüştüren bir adam olarak uzun süre kendi kariyerinde ilerledi. 70’li yaşlarında bir görme özürlüler kitaplığı kurarak, 1950’de 23 yaşında bahsettiği görmeyenlerin okuması için gereken kaynakları oluşturma yolunda çok önemli bir adım attı. Kurmuş olduğu Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı, bu çerçevede bir özel kitaplık olarak babamın vurguladığı Braille yazısı ile basılan kitapları özellikle gençlerin eğitim ve öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak ve kültürel gelişim olanaklarını sağlamak için bastığı kitapları yayan bir kitaplık oluştu. 20’li yaşlarda kendisine koyduğu başka ülkelerdeki olanakları Türkiye’deki görmeyenler için yaratma hedefini neredeyse 60 yıl kadar sonra gerçekleştirmiş olması sanırım ölümünden neredeyse 9 yıl sonra bugün bile onu rahmetle minnetle birçok kişinin anması için güzel bir sebep oluyor. Ben de bu babalar günü vesilesiyle kendisine sevgi ve hayranlığımın bir işareti olarak onu kendi Podcastlerimin arasına koydum. Merak edenler için bir arşiv parçası…

Altı Nokta Körleri Eğitme ve Kalkındırma derneğinin gayeleri ve çalışma tarzı hakkında derneğin genel sekreteri Gültekin Yazgan ile karşılıklı bir konuşma dinleyeceksiniz. Gültekin Yazgan, ilkokulun son sınıfındayken bir baş çarpması yüzünden gözlerini kaybetmiş, fakat buna rağmen tahsirine devam etmiştir. Şimdi 23 yaşındadır. Aynı zamanda da Ankara Hukuk Fakültesi’nin üçüncü sınıfında bulunmaktadır.

Bay Gültekin, derneğiniz ne zaman kurulmuştur?

Gültekin Yazgan: Çok yeni, 21 Mart 1950’de. Derneğin adı da Altı Nokta Körleri Eğitme ve Kalkındırma Derneği’dir.

Derneğinizin adını Altı Nokta Körleri Eğitme ve Kalkındırma Derneği dediniz. “Altı Nokta”nın manası nedir? Lütfen söyler misiniz?

Gültekin Yazgan: Söyleyeyim efendim. Bilirsiniz ki, körler normal yazıya hiç benzemeyen bir yazı sistemi ile okuyup yazarlar. İşte bu kör yazısının esasını altı küçük kabartma nokta teşkil ettiği için, derneğin adına bu kelimeleri ekledik ve remz (simge) olarak da bu altı noktayı kabul ettik. Bu altı nokta yukarıdan aşağıya doğru üç sıra üzerinde ikişer ikişer dizilmiştir. Tıpkı domino taşlarında altı sayısını gösteren noktaların dizilmiş olduğu gibi.

Kör yazısı hakkında biraz daha izahat verebilir misiniz?

Gültekin Yazgan: Memnuniyetle. Açık bir gerçektir ki eğitimin temel taşını yazı teşkil etmektedir. İşte, körlerin eğitiminin de geniş ve esaslı bir ölçüde mümkün olabilmesi için bunların mahrum oldukları gözden başka bir organla okuyabilecekleri bir yazı bulmak gerekiyordu. 19. Yüzyıla gelinceye kadar körlerin elle okuyabilmelerini temin etmek üzere müteattit yazı çeşitleri denenmiştir, fakat bunlardan hiçbiri pratik ve kullanışlı değildi. Körlere en uygun düşen yazı sistemini bulmak şerefi gene bir kör olan Louis Braille’a nasip olmuştur. Braille sistemini kısa zamanda olgun ve kullanışlı bir hale getirerek, 1829’da son şekliyle ortaya koymuştur. Biraz önce de söylemiş olduğumuz gibi, bu yazının esasını karton üzerine özel aletle yapılan kabartma noktacıklar teşkil etmektedir. Kör okuyucu, elinin işaret parmağını kağıda sürterek, bu noktaların teşkil ettikleri muhtelif şekilleri kolayca anlayıp, zorluk çekmeksizin okuyabilmektedir. Zamanımıza gelinceye kadar, körlerin türlü alanlarda eğitimini sağlamak ve kolaylaştırabilmek için daha birçok vasıtalar bulunmuştur. Bunların arasında kabartma haritalar, konuşan kitap dedikleri plaklar, geometri şekillerini çizmeye mahsus aletler, cebir aletleri sayılabilir. Körler, tekniğin son ilerlemesinden de birçok şeyler beklemektedirler. Belki, radardan faydalanılarak yapılan birtakım cihazlar sayesinde okuma işi daha da kolaylaştırılmış olacaktır. Her medeni memlekette yüzbinlerce ciltlik kör kütüphaneleri, günlük gazeteler ve dergiler körlerin kültürü için emre hazır bulunmaktadır. Bugün, her medeni memleket körlerin yetiştirilmesi, meslek sahibi kılınması işini önemle ele almış durumdadır. Körlük artık insanın çalışarak kendi hayatını kendi kazanmasına, gören vatandaşlar kadar yurda faydalı olmasına engel olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Şuna inanmak lazımdır ki, körler de her insan gibi okuyabilir, yazabilir ve hayatlarını kazanacak birer meslek sahibi olabilirler, yeter ki onlara gereken ilk yardım yapılsın, vasıtalar ve imkanlar temin edilsin.

 Peki, teşekkür ederim. Derneğinizin gayesinden de biraz bahsetseniz?

Gültekin Yazgan: Derneğimizin gayesi adından da anlaşılabileceği gibi, kör vatandaşlarımızın kültürel ve mesleki eğitimlerini sağlamak, onları hayatlarını kazanır bir hale getirmektir. Böylece memleketimizde yaşamaları için başkalarına muhtaç durumda bulunan binlerce vatandaşımızın kendilerine ve memlekete faydalı insanlar haline getirilmeleri mümkün olacaktır.

Binlerce vatandaş dediniz. Memleketimizdeki körlerin sayısı hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Gültekin Yazgan: Şüphesiz, fakat bu rakamlar itiraf edeyim ki üzücüdürler. 1945 genel nüfus sayımı neticelerine göre memleketimizde 32.668 kör bulunmaktadır ki bunların 4250’si doğuştan kördür. Öbürleri çeşitli yaşlarda ve türlü sebeplerden ötürü gözlerini sonradan kaybetmişlerdir.

Hayli yüksek bir vaka.

Gültekin Yazgan: Evet, öyle. Bu rakamlar nüfusumuza nispet edilirse her bin vatandaştan on yedisinin kör olduğu meydana çıkar. Amerikan istatistiklerine göre orada ancak 1500 kişide biri kördür. Memleketimizdeki kör nispetiyle karşılaştıracak olursak bizdeki nispetin 25 defa daha büyük olduğu görülecektir. Buna rağmen, Amerika’da körleri yetiştirme işine büyük önem verilmiş ve bu maksatla 60 kör okulu ve yüzden fazla körlere iş bulma kurumu tesis edilmiştir. Bunların dışında da normal okullara kör çocukların eğitimini sağlamak gayesiyle özel sınıflar eklenmiştir. Bu sayılar, halkımızca ve devletçe bu işe ne kadar büyük bir önem verilmesi gerektiğini göstermektedir sanırım. İşleyen her baştan, her tutan elden faydalanılması lazım gelen bir çağda yaşamaktayız. İşte derneğimizin ele aldığı körlük davası binlerce vatandaşımızın başkalarının eline bakmaktan kurtularak onları hem kendilerine hem de yurdumuza faydalı unsurlar haline gelmesine çalışmak.

Derneğiniz gayesine varmak için ne gibi yollar takip etmeyi düşünüyor?

Gültekin Yazgan: Size çalışma planımızı kısaca anlatayım. Evvela, okul çağındaki kör çocukların öğrenim ve eğitimlerini sağlayabilmek için bir ilköğretim müessesesi kurulacaktır. Bu okulu açma işinde bilhassa Milli Eğitim Bakanlığı’nın müdahale ve yardımlarını temin edeceğini kuvvetle ummaktayım. Bu okulda zeka ve kabiliyetleri müsait olan öğrenciler, normal ortaokullara, lise ve yüksek okullara devam edebilecek şekilde yetiştirilecektir. Durumu ilköğretimden ileriye gitmeye elverişli olmayan çocuklara ise, hayatlarını kazanmaya yetecek birer meslek öğretilecektir. Çalışma planımızın ikinci kısmında, gözlerini okuma çağı geçtikten sonra kaybedenler için kısa süreli okuma yazma ve meslek kursları açmak bulunmaktadır. Gözlerini sonradan kaybedenlerle imkan nispetinde çabuk temasa geçilerek kendilerine yeni duruma uymalarını temin için gerekli maddi ve manevi yardımlar yapılacaktır. Hatta, hastanelerle muhabere edilerek iyi olmaktan katiyen ümit kesilmiş olan göz hastalarını daha hastaneden çıkmadan önce gerekli ilk körlük bilgilerini edinmelerine gayret edilecektir. Yapılacak diğer bir önemli iş de, Türkiye’de ilk kabartma kitap basım evini ve ilk kör kütüphanesini kurmak olacaktır.

Memleketimizi körlere mahsus hiç Türkçe kitap yok mu?

 Gültekin Yazgan: Maalesef hayır. Biz tahsilimize devam edebilmek için gereken kitapları kendi emeğimizle kabartma yazıya çevirmek mecburiyetinde kaldık.

Demin, körleri meslek sahibi yapmaktan bahsetmiştiniz. Acaba körler ne gibi işlerde çalışabilirler?

Gültekin Yazgan: Bu soruyu “ne gibi işlerde çalışamazlar” diye de sorabilirdiniz. Çünkü, gerçekten körlerin tutabilecekleri meslekler ve işler pek çeşitlidir. Sepet örmek, çeşitli hasır işleri, dokumacılık gibi küçük el sanatlarından tutunuz da öğretmenlik, avukatlık gibi meslekler, otomobil ve radyo tamirciliği, santral memurluğu ve bilhassa ticaret, körlerin başarıyla çalışabilecekleri iş alanlarıdır. Memleketimiz gibi tarımla geniş ölçüde meşgul olan yerlerde körler tarım ve hayvancılık işlerinde de iyi neticeler almaktadır.

Memleketimizde körlerin eğitimiyle meşgul olan hiçbir müessese yok mudur?

Gültekin Yazgan: Hiç yok denemez. Sağır, dilsiz ve körler için İzmir’de 1923 yılında açılmış bir enstitü hala mevcuttur, fakat kuruluşundaki hatalar yüzünden bu müessese davamızın hallinde hiçbir esaslı hizmet görememiştir.

Ne gibi hatalar demek istiyorsunuz?

Gültekin Yazgan: İzmir Sağır Dilsiz ve Körler Ensitüsü’nün bilhassa şu iki hata neticesi bu hizmeti göremediğine inanmaktayım. Bir defa, müessesenin adından da anlaşılabileceği gibi bu okul sağır, dilsiz ve körler için açılmıştır. Gerek sakatlıkları ve gerekse eğitim ve öğretim problemleri bakımından birbiriyle ilgisi olmayan bu iki arızalılar grubu bir arada toplanmamalıydı. İkinci hata ise daha önemlidir. Müessese, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı olarak kurulmuştur ve bu yüzden Milli Eğitim müesseselerimizin yaptığı ilerleme hamleleri dışında kalmış, adeta bir köşede unutulmuştur. Bu işin de bir milli eğitim meselesi yapılması lazımdır. Arızalı vatandaşlarımız da mecburi bir ilköğretime tabi tutulmalıdır. Öğrenimlerinin temin edilmesini istemek gözü gören çocuklar kadar kör çocukların da hakkıdır. Bu böyle bilinmelidir. Derneğimiz, bu davayı tanıtmak maksadıyla elinden geleni yapacaktır. Bu yolda halkımızın ve hükümetin yardım ve desteklemelerini ummakta ve beklemekteyiz.

İzahatınız bizi çok memnun etti. Teşekkür ederiz Gültekin Yazgan