üşütmeden ve üzmeden


19 Mayıs törenlerindeki format değişikliği önerisindeki çocukların üşüyeceği gerekçesi bence dahiyane bir ikna aracı. Törenlerin gençler için nasıl bir anlam taşımış olduğunun tartışma yeri bu köşe değil. Ama üşüme (daha doğrusu çocuğu üşütmeme) ülkemiz anne-babaların performans kriterlerinden birisidir. çocuğunu sarısarmalayıp mümkünse temiz hava ile hiç karşılaştırmadan askere yollayan ya da gelin eden, hayat boyu hiç üşütmeyen anne-babaların gururla sokakta dolaştıklarını görürüz.

ikinci önemli performans kriteri de çocuğu üzmemektir (‘Ü’lere dikkat). çocuk üzülmesin diye yaptıklarımızı düşünün. en bohem olanlarımız bile anne-baba olmadan önce ‘hayatta yapmayız’ dediklerini bu gerekçe ile gerçekleştirirler.

Aç bırakmamak ölçütüne ‘ü’ harfi ile başlayan bir kılıf uydurduğumda değinirim. anne-babaları üzmeyip sevindirme maddesi (ergenlik dönemi için bir performans kriteri) alttaki başlıkta. Daha önce yayımlanmış bir paragraf.

Üzme, sevindir

Anne-babaların çocukların yetişkinlerle ilişkilerinde en çok hangi hedef-duygu güdüleyici, yön vericidir? Ilişkide sevindirmek mi, üzmemek mi ağır basmalı? ‘Haydi bakayım, ye yemeğini ya da yap ödevini yoksa üzülürüm, ayılırım bayılırım’ mı? Konuşmamı izleyen babalardan birisi ‘kızdırmamak’ın ülkemiz çocuklarının yetişkinlere yaklaşımındaki etkisini hatırlattı. Üzmemek ya da kızdırmamak ağırlıklı gidecekseniz, daha edilgen, fazla karıştırmayan bir tutum en garantilisi. Sevindirmek ise aktif ‘duruş’ gerektiren, eylemli bir tutum. Riskli… Amacınız olumlu, niyetiniz iyi (sevindirmek, hatta gururlandırmak) olsa bile otoriteye (bugün anne-babaya, yarın öğretmene, öbür gün doktora yargıca polise devlet başkanına) davranışlarınızla bir etki yapmayı hedeflemek demek olan sevindirmek yerine üzmemek ya da kızdırmamak kalıplarına dönmek daha emniyetli.


3 comments

  1. melike

    “Performans kriterlerinizi” gülümseyerek okurken, ne kadar haklı olduğunuzu da düşündüm elbette;ama bunlar daha çok anneler için geçerli galiba… Genellikle, anneler şefkati, babalarsa otoriteyi temsil ettikleri için, anneleri üzmemek, babaları kızdırmamak,yön verici hedef duygular olabilir,bence.
    Karikatürünüz üzerinde düşünürken, uzun yıllar önce, psikolg Suna Tanaltay’ın kitaplarından birinde okuduğum bir cümleyi hatırladım, nedense: “Mutlu olmak mı istiyorsunuz, anne babanızı iyi seçin…”

  2. Belki de altında yatan öğrenilmiş bir kabul edilme ve sevilme isteği içindeyiz anne-baba olarak… üzmezsem üzülmem… daha öteye gidebilir miyim bu konuda bilmiyorum ama, bu edilgen söylem ve yaşam , hatta eğitim tarzımız bizi ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ söylemine kadar götürür mü, gerçekten bilmiyorum.