hayatzor

Bu da geçer ya Hu…

Çalışma hayatında mutlu olmak için hedef seçmekle başlayabilirsiniz. Kolay hedeflere ulaşmak rahat, ama tatmin edicilikten uzak. Zor ve imkansız hedeflere ulaşmak ise, adı üzerinde imkansız. Zor ama mümkün hedefler ise, mutlu olma şansını verebilir.

Kimin ne ile mutlu olacağını söylemek hangi bilimin haddine diyebiliriz. Oysa bilimin ilgisini çeken soru, ‘bizi mutlu eden bir hayatı nasıl elde edebiliriz?’ Mutlu eden hayatın ne olacağına ise herkese kendi karar veriyor.

Almadan vermek, yardım sever olmak kulağa fazla hayali ve basmakalıp gelse de insanları mutlu eden aktiviteler arasında başı çekiyor. Bir anlamda başkasına yardım ederek mutlu olmanın kişinin kendisine de yarar getiren bencilce bir faaliyet olduğunu söyleyebilir miyiz?

Amaçlar ve ilişkiler. Uğrunda yaşamımızı geçirmeye değer amaçlara sahip olabilirsek, bu yaşam süresince anlamlı ilişkiler kurabilirsek mutlu olduk diyebiliyoruz. Meraklı okur hemen ‘hangisi öncelikli ama?’ diye soracaktır.

Amaçlar mı, ilişkiler mi? Mutluluk açısından bakarsanız, anlamlı ilişkiler kurabilmiş, aile ve dostlarıyla beraber bir hayat sürdürmüş insanlar kendilerini (somut) amaçlarına ulaşmayı başarmış insanlara göre daha mutlu olarak tanımlıyorlar. İşin ilginci dünyaya geldiğimizdeki ilk amacımız anlamlı ve sağlam bir ilişki kurmak; bunu bir refleks doğallığında ve gücünde gerçekleştirme çabasına girdiğimizi düşünürsek, ilişki amacı amaç hiyerarşisinin tepesinde yer alıyor. Beynimizde ve zihinsel yapımızdaki birbirini bütünleyici iki ana sistemin birisinin ilişki kurma amaçlı (affiliative) diğerinin amaca ulaşmaya dönük (executive) olduğunu da unutmayalım.

Korktuğumuz gibi değil. Çok kötü olacağından korktuğumuz birçok şey korktuğumuz kadar kötü çıkmıyor. Tıpkı çok mutlu olacağımızı düşündüğümüzde, büyük beklentilerle geldiğimiz bir tatil yerinden ya da uzun uzun hazırlandığımız bir arkadaş toplantısından o kadar da çok keyif almadığımızda olduğu gibi… Başımıza gelen aksiliklerin sonrasında iyi şeyler olabileceğine inanç (kimisi buna kendini kandırma diyebilir) üzerine kurulu bir popüler edebiyat ve sinema kütlesi var. Bu iyi şeyler olacağına  inanç bir biçimde mutsuz edici durumu nasıl hafifletiyor? Aksilik sonrası durumda yeni ve rahatlatıcı ipuçlarını aramaya başladığımızı fark edebilirsiniz.

Hastaneye yatmak ya da cezaevine girmek gibi sarsıcı ve tehditkar olaylarda bile insan girdiği  durumun içinde mutlu edici ayrıntılar bulabilir. Bu mutlu edici ayrıntılar yalan ya da uydurulmuş olmaktan ziyade daha önce dikkat etmediğimiz ya da aklımıza gelmeyen durumlar oluyor.

Ama cezaevine kapatılan çocukları ya da gençleri saldırı ve tacizden korumayıp, sonra da bu zihinsel savunma mekanizmasından medet ummak mümkün değil. Varlığımıza kasteden ağır travmatik durumlar kendimizi rahatlatıcı ve durumu aşmamızı sağlayıcı mekanizmalarımızı adeta felç ediyor. Başkalarının destek ve dayanışması ile hayata dönebiliyoruz.