Yol tarifi

Kış biterken bir haftalığına Tokyo’ya gittim. Türkiye’den gitmiş hemen her ziyaretçiye benzer biçimde etkilendiğim Japon toplumu hakkındaki analizlere girmeyeceğim; ama yol gösterme konusunda gösterdikleri çabaya hayranlığımı gizleyemem. Duruma örnek bir kaç tane, hepsinde aynı olay oldu : sokak adları dahil her türlü yazının Japonca olduğu bir mahallede tavsiye edilmiş bir lokantayı arıyordum. Üstüne adres Japonca yazılmış kağıdı gösterdiğim tempuracı, adresi bana sözle ve işaretle anlatamayınca, kolumdan tutup az ilerideki yerin kapısına kadar beni götürdü. Kendimi bir Anadolu kentinde hissettiren bu Japon jesti Cem Yılmaz’ın büyük kentlerimizdeki adres tarifine ilişkin yorumlarını da aklıma getirdi. Espri malum, adres sorduğumuz her kim olursa, bilse de bilmese de bir yanıt verir. Genellikle de biliyormuş gibi gözükse de yanıltır.

Bir adres belirtildiğinde, bulunduğumuz yer ile gideceğimiz yer arasındaki yolun zihnimizde otomatik tasarlanması ve bu görsel tasarımın sözle ifadesi yolun tarifi için gereken iki basamaktır. Daha önce gitmiş olduğumuz ve nasıl gidileceğini bildiğimiz bir yer bile olsa, sözle ve başkasının anlayacağı biçimde ifade etmek bedenimizin deneyimle bildiğini bir başka bilgi biçimine (söz) dönüştürmeyi gerektirir. Söz ve deneyim arasındaki bağın pek güçlü olmadığı kültürlerde, sözle anlatamadığımızı kişiyi elinden tutup göstererek ve adrese götürerek işimizi görürüz. Kırsal’da yaşarken bunu yapabilen kişi kent’in kenarında bile yaşasa, zamansızlıktan olsa gerek, sözle anlatmayı dener. kafasındakini anlatamasa da bir tarif yapar. CemYılmaz’a malzeme olan bu durumdur.

Basit bir yol tarifinde bile gördüğümüz gibi söz, deneyimi aktarırken de, derdimizi anlatırken de zaman kazandırır. Söze dökülmüş olan her bilgi aktarılabilir, çoğaltılabilir, ve en önemlisi kalıcılaşma şansı artar.

Çocuğun söz/dil gelişiminin başlayıp hızlandığı hayatın ilk 3 yıl’ını bolca konuşma ile geçirmek sözün ağırlıklı olduğu bir hayata imkan verir. Bebeğin dil becerisini kazanması için ne yapmalıyız diyen anne-babalar, çocuğun o anda yaptıklarını onunla beraber tanımlamakla başlayabilirler. O anda yaptıklarımızı ve hareketlerimizi bebeğe sözle anlatmak, gördüklerimizi işaret ederek adlarını koymak düşünmemize bile gerek kalmaksızın yaptığımız geliştirici eylemlerdir. Çocukların dil gelişimini kendi dilimizle sınırlamamak, güzel yazılmış metinleri okumak, onlara kendilerini anlatabilecekleri araçlar vermek çocuğun yolunu en iyi biçimde bulmasına ve başkalarına yol göstermesine imkan verecektir. Tarif edeceği yolu ve gideceği hedefi kafasında sözcüklerle canlandırmayı başaracaktır.